Tiroid bezi kanseri kötü şöhretli diğer kanserlere göre göreceli olarak daha iyi seyreder. Birçoğunun kesin tedavisi vardır ve iyi bir takiple ölüme neden olmaz.
Tiroid bezi; boynun ön tarafında adem elması dediğimiz kıkırdağın hemen altında, kelebek şeklinde, yaklaşık 20 gr ağırlığında Tiroxin isimli vücudumuzun tüm hücreleri için önemli bir hormonu salgılayan bir salgı bezidir.
Tiroid kanserleri ise genellikle boynumuzda bir kitle veya tiroid bezi içinde bir nodül şeklinde oluşuyor. Kanser kelimesi oldukça soğuk ve ürkütücü bir kelime olmasına rağmen “Neyse ki tedavisi var” demek de yanlış sayılmaz. Yapılan ameliyat ve radyoaktif iyot tedavisiyle çoğu yok olur ve hastanın yaşam süresini kısaltmaz. Ancak, tedaviyle kanser yok olsa bile ömür boyu kontrol gerektirir.
Tiroid kanserinin görülme sıklığı son yıllarda arttı. Bu artışta görüntüleme yöntemlerinin, özellikle ultrason kullanımının yaygınlaşması ile tiroid kanserinin saptanabilme oranının artması ve ve nodüllere uygulanan ultrason eşliğindeki ince iğne aspirasyon biyopsilerinin erken teşhisi kolaylaştırmasının rolü büyük. Araştırmalar gösteriyor ki, son yıllarda hastalığın görülme sıklığı yüzde 3.8 arttı ama tiroid kanserine bağlı ölümlerde yükselme yok. Tiroid kanseri kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla görülüyor. Ancak nodülü olan erkeklerde kanser riski daha fazladır. Hastalığın yaş tercihi de yok.
Birçok kanser türünde olduğu gibi tiroid kaserinin de nedeni tam olarak bilinmiyor. Radyasyonun önemli bir etken olduğunu biliniyoruz. Son yıllarda yapılan araştırmalar tiroid kanserlerinde bazı genetik bozuklukların da önemli rol oynadığını gösterdi.
Tiroid kanserli hastaların çoğunda hiçbir belirti veya şikâyet yoktur. Bir kısmında boyunda bir şişlik gelişir; çoğunda ise tesadüfen saptanan bir nodülden yapılan biyopsi sonucu kanser saptanır. Tiroid bezinin hızlı büyümesi ve sert olması kanser şüphesini artırır. Ses kısıklığı ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi de tiroid kanseri şüphesini artırır. Çok nadiren baskı şikayetleri dediğimiz ses kısıklığı, nefes darlığı veya yeme zorluğu ile ortaya çıkar.
Tiroid kanseri teşhisi nodülden veya boyundaki kitleden yapılan iğne biyopsisi ile konulur. Biyopsi ile alınan hücreler patoloji laboratuvarında mikroskop altında incelenerek kanser olup olmadığı anlaşılır. Tiroid kanserleri bazen başka nedenlerle örneğin guatr için ameliyat edilen tiroid bezinde patolojik inceleme sırasında tesadüfen de teşhis edilebilir.
En sık görülen ve en iyi seyreden tiroid kanseri papiller kanserdir. Papiller kanser tüm tiroid kanserlerinin yüzde 80’ni oluşturuyor. Papiller kanser genellikle iyi gidişlidir ancak çok nadir görülen “uzun hücreli (tall hücreli) varyant”, “kolumnar hücreli varyant” ve “diff üz sklerozan varyant” olarak isimlendirilen türleri hızlı seyredebilir.
Papiller kanser her yaşta görülebilir ancak 30-40 yaşlarında sıklığı artar. Boyundaki lenf bezlerine ve çok nadiren akciğere yayılım yapabilir. Daha çok lenf bezleri yoluyla yayılırlar.
Papiller kanser tiroid bezinde uzun zaman sessiz kalabilir ve hiç bir şikâyet ve belirti vermeden veya ölüme neden olmadan yıllarca yerini koruyabilir. Gençlerde papiller kanser genellikle iyi seyirlidir ve 40 yaş altındakilerde nadiren ölüme neden olur.
Yaşlı hastalarda ise biraz daha hızlı seyreder. Boyunda lenf bezlerinde kanser yayılımının olması genç erişkinlerde kötü bir risk taşımasa da 40 yaş üzerindeki hastalarda hızlı bir seyir gösterebilir.
Tiroid kanserinin daha nadir görülen türleri de var. Folliküler kanser de bunlardan birisidir ve toplam tiroid kanserlerinin yüzde 11-15’ini oluşturur. Bu kanser damar ve tiroid bezi kapsülü denen tiroid bezini dıştan çevreleyen zara yayılır. Kapsüle yayılım varsa nadiren başka organlara sıçrar ama genelde iyi gidişlidir. Damar yayılımı olanlarda ise kanser daha hızlı seyreder. Folliküler kanser daha çok kan dolaşımı yoluyla yayılır. Akciğer, kemik ve az olarak beyin ve karaciğere yayılır. Folliküler kanser papiller kansere göre daha yaşlılarda oluşur ve 50’li yaşlarda fazla görülür. Sıklıkla yavaş büyüyen bir tiroid kitlesi şeklinde gelişir ve ilk tanı konulduğunda hastaların yüzde 25’inde tiroid bezi dışında yayılım, yüzde 5-10’unda boyun lenf bezlerinde metastaz ve yüzde 10-20’sinde ise uzak organlarda metastaz (yayılma) vardır. Tiroid bezini çevreleyen kaslara ve nefes borusuna direk yayılım hastalığın karakteristik özelliğidir ve tamamen ameliyatla temizlenebilmesi bu özelliğine bağlıdır. Bazı folliküler kanser türleri de akciğer ve kemiğe yayılım gösterme eğilimindedir.
Medüller kanser ise , tiroid kanserlerinin en seyrek türlerinden birisidir. Yüzde 6-8 gibi bir oranda görülür. Tiroid bezindeki kalsitonin hormonu salgılayan C hücrelerinin kanseri olduğu için bu hastaların kanlarında kalsitonin hormonu yükselir. Ameliyat sonrası kalsitonin düşer. Buna karşılık ameliyat sonrası kalsitonin artmaya devam ederse medüller kanser tekrarlamış demektir. Medüller kanserin yüzde 25’i ailesel veya kalıtımsal özellik gösterir. Bu nedenle medüller kanserli hastaların aileleri ve çocukları bu kanser yönünden taranır. Nodüler guatrlı bir hastada kanda aşırı kalsitonin hormonu varsa medüller kanserden şüphelenilir. Medüller kanserli hastaların yüzde 30’unda yüzde kızarma, ishal ve yorgunluk gibi bulgular olabilir.
Tiroid bezindeki sorunlarda en kötü senaryo tiroid kanseridir ve bunun da tedavisi vardır.
Tedavide kullanılan yöntemler
- Ameliyat: Ameliyatla tiroid bezinin genelde hepsi alınır. Bazı durumlarda tek lobun ameliyatı da yararlı olabilir.
- Radyoaktif iyot tedavisi: Özellikle 10mm ve üzeri nodüllerde, ameliyattan 4-6 hafta sonra radyoaktif iyot tedavisi yapılır.
- Levotiroksin ilacı ile tedavi: Aslında kanser tedavisi değil ameliyat sonrasında eksik kalan hormonu yerine koyma tedavisidir
- Belirli aralarla takip: Tiroglobulin, tiroglobulin antikoru ve vücut taraması ile takip yapılır.
Bu tedavi basamakları uygulanan tiroid kanserli hastalarda kanser çoğunlukla yok olur ancak ameliyat yetersiz yapılırsa veya tiroid bezinin hepsi alınmaz veya gerekli durumlarda radyoaktif iyot tedavisi yapılmazsa kanser nüksü sık görülür.